Somebody Something, Same Body Same Thing















2 Ekim 2013 Çarşamba

İstanbul Üniversitesi!

Malum 4 senelik Lisans eğitimini bitireli birkaç ay oldu. Türkiye'nin en köklü üniversitelerinden birisi olan İstanbul Üniversitesi'nde Yüksek Lisans yapmaya başladım. Henüz başlamış olmama rağmen birkaç sıkıntıyla karşılaştığımı söylemek istiyorum. Bu sıkıntılar eğitimle, hocalarla ya da birebir benimle ilgili değil. Bu sıkıntılar okulun genel yapısıyla ilgili, naçizane.

İstanbul Üniversitesi malumunuz devlet üniversitesi ve mantık da devlet dairesi mantığı doğal olarak. Bu okulda "Nokta Otomasyon" diye bir sistem var. Çoğu devlet/özel okulda olan internet üzerinden öğrencilerin ders seçip danışman hocaların onaylaması şeklinde geliştirilmiş olan bir program bu da. Ancak nedense asla kullanılmıyor. Ders seçip yolluyorsunuz ve sanki hiç internet üzerinden işlem yapmamışsınız gibi okula gidip imza, fotokopi, dilekçe, kaşe, onay gibi işlerle birebir uğraşıyorsunuz. Okul 1453 yılından beri eğitim veriyor diye okuldaki neredeyse her eşya o yıldan kalma. Eski güzeldir ama "eskimiş" zararlıdır. Okulda hep bir arşiv tozu havası var. Keşke çok daha dikkat edilse. Modernleşme söz konusu değil. Kapılar, camlar, sıralar her şey Fatih'in İstanbul'u fethettiği şekilde aynen duruyor.




Sosyal Bilimler Enstitüsü her an yıkılacakmış gibi duruyor. Fazla eski. Ha öyle tarihi bir şekli olduğundan da değil. Bildiğin eski. Bakımsız. Ve haddinden fazla kalabalık. Her daim. Okula gittiğimde kendimi çok güvende hissediyorum. Ama okuldan çıktığımda da bir o kadar güvensiz hissediyorum. Beyazıt çok tuhaf. Fazla kozmopolit. Fazla karmaşık. Bu söylediğim eleştirilerle ilgili fotoğraf desteklerinde bulunmak istiyorum ancak internet buna müsaade etmiyor. Her şey güllük gülistanlık internet aleminde. İstanbul Üniversitesi'nde okumuş/okuyan/okuyacak olan arkadaşlarım. Sizleri çok seviyorum. Siz bu zorluklara göğüs gerdiğiniz/gereceğiniz için çok yüce insanlarsınız. Gerçekten!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder