Sesini duyunca bile kıpır kıpır olurdu insan. Neşe, mutluluk, pozitiflik. Artı sonsuz bir sürü olumlu sıfat daha. Her şey ondaydı. Herkes bilirdi, belki ismiyle değil, görünce herkesi gülümseten tavırlarıyla, yaşam enerjisiyle. Kimse hiçbir hareketinde "Ayh Defne Joy da çok şakacı, alem kız" demezdi, herkes severdi ama. Dile getirilmeyen bir sevgiydi belki. Hak ettiğini bu yönde bulamamış olabilir, başkaları gibi ilgi alaka bekleyen biri olsa gösterirdi kaprisini, belirtirdi şakacı bir tavırla da olsa. Ama öyle değildi, içtendi, samimiydi, diyorum ya mutluluk saçardı. Diyorum ama duyabilir mi bilmem. Keşke bilebilseydi. Keşke biraz daha kalsaydı. Keşke hiç gitmeseydi.
İlk olarak Kral Tv'de gördük onu. Sempatikliği ile hemen kendini sevdirmişti. Tarzı bambaşkaydı. Alışıldığı gibi değildi. Klasik yılışık VJ profiline karşı olarak haddinden fazla komik ve eğlenceliydi. Tanınmasında en önemli rol oynayan şeylerin başında bu sevecenliği ve hiperaktifliği var kesinlikle. Daha sonra İnci Türkay'ın da başrolünde olduğu "Sihirli Annem"'de "Eda" karakterini canlandırdı. Uzun yıllar boyunca rolünün hakkını fazlasıyla verdi. Sevgi çıtamızı bir tık daha yükseltti. Tv8'de "Bi' İş İçin Lazım"'ı çekmeye başladı. Sanırım onu en yakından tanıyabileceğimiz, samimiyetini, sıcakkanlılığını görebileceğimiz program bu oldu. Kimi zaman soruları bilemeyen yarışmacılara verdiği tüyolarla, karşısına çıkan insanlarla kurduğu diyalogların sıcaklığına hayran bırakmıştı. "Uzman Avı" yarışmasında da yine sunuculardan biri oydu. Yukarıda söylenenleri tekrarlayacağım yine. Tatlıydı, sevimliydi, sempatikti, şekerdi işte. Tırtılığı yoktu, olmadı hiçbir zaman. Çok hiperaktifti, göze batması beklenen bir şey varsa bu sayılabilir. Ama o bunu çok iyi kullanabileceği bir platforma, "Yok Böyle Dans"'a yarışmacı oldu. Artık dans yeteneğini sempatikliğiyle birleştirmişti. Ortaya çıkan sonuç: Herkes ona bayılıyordu artık. Eskiden 5 kişiden 2'si tanıyorsa artık herkes tanıyordu. Hafızalara muhteşem performans sergilediği danslar ve her seferinde son 2'ye kaldığında yaptığı komiklikler ile kazındı. Ta ki 31 Ocak 2011'e kadar. Her şey çok güzeldi, dans, konuşmalar, hiçbir şeyde sorun yoktu. Tek sorun Foster'ın elenmesiydi, yarışmadaki hayatı, tıpkı Survivor'da elenen yarışmacının meşalesinin söndürülmesi gibi 3 gün sonra gerçekten sona ermişti. Henüz bilinen bir şey yok. Neden öldü, nasıl öldü, ihmal kurbanı mı oldu, stres miydi derdi, ya da astım krizi mi? Veya içki ile içilen ilacın etkisi mi? Bilmiyoruz. Ne olursa olsun, ona olan sevgimiz azalmayacak, değişmeyecek, gittikçe de artacak. Her ünlünün arkasından olduğu gibi. Değeri sonradan anlaşılacak.
"Umarım sizlerin beni sevdiği gibi, benim de sizleri sevdiğimi biliyorsunuzdur" cümlesi belki özetledi her şeyi. Elendikten sonra söylediği bu cümle, belki son vedasıydı. "Zirvede bırakmak gerekiyor belki de". Bunu söylerken 3 gün sonrasını görür gibi miydi? İçine mi doğmuştu?
"Her ölüm erken ama bu başka oldu" klişesini yapmak istemiyorum, ama yapmalıyım. Çok erken be, öyle böyle değil, cidden erken. Düşünüyorum. Acaba Allah korusun o yarışmadan başka biri vefat etseydi durum ne olurdu diye. Bunu yapmamın tek nedeni, Defne'nin sevilmesiyle mi yoksa bizim onu en son 3 gün önce kıpır kıpır dans ederken gördük diye mi sadece buna bir açıklık getirebilmek. Kanaatim şu ki, sanırım ikisi de. Her hafta canlı yayında izliyorduk diye belki. Çoğu insan arkadaşını kaybetmişçesine üzüldü, her gün gördüğü birini artık göremeyecekmiş hissine kapılmakla kalmadı, bu gerçekle de yüzleşti. Sabah uyandığım o mesaj: "Oha Defne Joy Foster ölmüş". Okuduğum anda gözümden gelen yaş, hiçbir ünlünün ölümü beni bu kadar sarsmamıştı. Televizyonu açıp gerçekle artık karşılaştığımda ise donup kalmıştım. Sanki bir arkadaşımdı, tanıdığımdı, beraber bolca zaman geçirdiğim biriydi ve ben artık onu göremeyecektim. Ölümün ne kadar kolay, yakın ve acımasız olduğunu düşündüm. Her şey çok boş geldi gözüme. Ne birilerini kırmaya ne de kızdırmaya değerdi hayat. Hiç tanımadan sevdiğin birinin ölümü bile bu kadar ağır gelebiliyorsa, sevdiğin birinin başına bir şey geldiğinde durum çok daha fena olmaz mı? Ben bugün bunu yaşadım. Arkasında birsürü güzel anı bırakan güzel bir insan. Arkasında bıraktığı çocuğu, belki annesini hiç tanıyamayacağı için şanssız, ama bu acıyı aklı erecek bir yaşta yaşamayacağı için şanslı. Ne şans ama.
Defne son şakanı yaptın belki, ama gerçekten hiç komik değil bu sefer.
Rahat uyu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder