Somebody Something, Same Body Same Thing















7 Şubat 2011 Pazartesi

Sınav?




    Sınav, zaten başlı başına bir abukluk olması yetmiyormuş gibi, gerçekleştiği esnada da birçok tırtlığa şahit olabileceğiniz olaylardan biridir. Bildiğiniz, çalıştığınız konular bütününden belirli sayıda ve kalitede soru sorulup, soran kişinin keyfine yönelik şekilde cevaplar beklediği, belirlenmiş bir saat diliminde yapılması gereken çalışmaya sınav denir. Hemfikiriz sanırım.



  • Kalemi olmayan bir öğrenci mutlaka bulunur.
  • Kalemi olup ucu olmayan bir öğrenci de onun yakınlarındadır.
  • Silgisi olmayan öğrenci de oralarda bir yerlerde oturuyordur. Birazdan bağırmaya başlar.
  • Hoca gelmeden önce sırasını kopyalarla donatıp "Aaa bunları kim yazmış" diye yazıları küfrede ede silmeye çalışan öğrenci kendini gösterecektir.
  • Cebine kağıt sıkıştırmış, ve hoca arkasını döndüğü anda cebindeki kağıdı hışırdatmaya başlayacak olan öğrenci; arayın, göreceksiniz.
  • İç çekmeye başlayan birilerini görürseniz, gece boyu çalıştığını iddia edip aslında hiçbir şey okumadığını anlayabilirsiniz o kişinin. Kopya isteyebilir, görmemezlikten, duymamazlıktan gelin.
  • Ders ile, hele ki konularla ile uzaktan yakından alakası olmayan ve inadına yüksek not almak isteyen sınıfın kabadayısı olmaya çalışan tip? Kopya vermeye tenezzül etmeyin. Gerekirse gömülün sıraya. Çünkü vermeye çalıştığınız kopyayı anlayacak kadar bile bilgiye sahip değildir.  Government dersiniz, "gavır ney?" diye sorar, gerekirse kodlamanızı ister. Size yazık olur.
  • Sınav kağıdında yazılı olanlar ile çalıştıkları tamamen ters orantıda olanlar; yalnız değilsiniz. Siz ve sizin gibi onlarca öğrenci daha var o sınıfta. "Yanlış sınava mı geldim lan, yoo Ahmet var Tuğba var doğru sınıf, enteresan" diye içinden geçirdiğini biliyorum. Allah kolaylık versin.
  • Kağıtların dağıtılmasının üzerinden 10 dakika geçtiği anda sınavı apar topar terk eden insan. Onu bir daha göremezsiniz.
  • Sınavın başlangıcından en az yarım saat sonra gelen insan; sınav onun umrunda değildir, sınavın da onu umursamadığını öğrendiği anda deliye döner. Sınava girmek için ısrar eder. Gürültüye aldanmayın, yazmaya devam edin. Bağırır çağırır gider.
  • Sınav başladıktan takriben bir saat sonra sümükleri akmaya başlayan insan; bu sen de olabilirsin. Kafa 1 saat eğik durunca beyin yumuşuyor burundan akmaya başlıyor tabi. Sümüğü falan aşıyor o çünkü, o kadar sümük akmaz.
  • "İstediğimizi sorudan başlayabilir miyiz?" diye soran insan. O her yerde. Klişelerin insanı. "See you later, allegator" gibi 80'lerden kalma esprileri duymaya maruz kalabilirsiniz. Arkadaşlığınız ilerlemez. Yerinde sayar. Manasızdır.
  • Ek süre isteyen vatandaş. Hiçbir sınavda zamanı doğru yettiremez. Her seferinde ek süre ister. Yazar da yazar, yazar da yazar, sonucu da genellikle hüsran olur, anlamlandırmak mümkün değil.
  • Telefonu çalan öğrenci, bir kere de şu zımbırtıyı sessize al da gir sınava. Sürekli Nokia melodisi ile ya da keman konçertolu melodilerle falan zıplıyor millet. Dikkat çekmek için başka şeyler yap, çok çalış yüksek not falan al ne bileyim.
  • Sınav esnasında, hele ki ortak yapılan geniş kapsamlı sınavlarda koridorda topuklu ayakkabı ile yürüyen öğretim görevlileri; hiçkimse hakkınızda iyi düşünmüyor. Sizin bir çeşit isyan ettirici olduğunuzu, bela okutucu olup dikkat dağıtmak için bunu yaptığınızı düşünüyoruz. Yapmayın.

    Eminim daha onlarca çeşidi var. Hepsi aşağı yukarı her sınavda yerlerini alıp görevlerini yerine getirmek üzere start verilmesini bekliyor. Şaşmıyor arkadaş, var bunlar, ve inanıyorum ki örgütlüler. Topuklu giyen! Vallahi giyme lan bak gene aklıma geldi. Kopya da istemeyin lan! Senin başın kurtulsun diye kimse başını derde sokma riskini göze almaz.

Öperim, rastladıkça beni hatırlarsınız.

1 yorum: